Samimi şirin.
Ben Stiller'ın sinema macerası, Walter Mitty'nin Gizli Yaşamı ile devam ediyor. Bu sefer filmi kendi çekmiş hem. İyi de yapmış. Canım bloğumun ilk iyi filmi.
Bir kitap uyarlaması olan yapım, daha önce de beyazperdeye uyarlanmış. Ne kitabı okudum ne de önceden çekilmiş filmleri izledim, dan diye filme gittim.
Filmi izleyeceklere ve bu yazının muhattaplarına bir kaç not düşmek istiyorum.
- Olay kitap değil, yani öyle edebi bir anlatım beklemeyin filmden. Film direkt Ben Stiller filmi. Ben yaptım oldu filmi.
- Ben Stiller sevmeyen izlemeyebilir. Ama bu adamı sevmeyeni de anlamak mümkün değil. Babasını sevmeyeni sopayla döverim. Babası kim demeyin Seinfeld izleyin,
- Seinfeld de izlemediyseniz burada işiniz ne? Neyse.
Filmin açılış sahneside baş karakterimizi sıradan, düzenli bir odada, masa başında hesap yaparken görüyoruz. Parasını denkleştirmeye çalışıyor bir şeyler için falan. Sonra da bir date sitesine giriyor ve hoşlandığı kızın profiline bakıyor. Buraya kadar her şey normal Hepimiz hayatımızın bir döneminde bu durumlara düştük değil mi?
Tek derdi hayallerindeki kızla birlikte olmak zannediyoruz. Aman diyoruz of diyoruz. Ben dedim. Sonra film başlıyor gerçekten. Buralarda bir Stranger Than Fiction havası alıyoruz hafiften. Ama film New York'da geçiyor. O yüzden pek hava alamıyoruz aslında. New York'un ben...
Scrubs izlemiş olan var mı? Gündüz düşü sekansı desem kim anlar? Ya da High Fidelity'nin Championship Vinyl'da geçen yüzleşme sahnesini kim izledi? Nasıl anlatsam ki? Filmin ortalarına kadar bolca gündüz düşü sahnesi izliyoruz. Filme adını veren "Gizli Yaşam" mıymıyının sebebi bu. Ben Stiller, bolca dalıp gidiyor, o arada kafasından kah basmakalıp ekşın sahneleri, kah yine bayık romantik sahneler geçiyor. O arada hiç bir şeyi duymuyor falan. Bunun sebebi, ömrü billah aman anam bacım aç kalmasın diye çalışmış olması, babasını erken yaşta kaybettikten sonra bir pizzacıda çalışmaya başlamış, gerisi gelmiş. Adamın kafa hep bir yerlerde bu yüzden. Dalıp gidiyor.
Zar zor işe gidiyor, daha filmin başındayız bu arada. İşi de benim açımdan çok önemli. Karakterimiz, çoh meşhur aman ne büyük bir dergide, fotoğraf negatiflerini resmediyor, sonra o fotolar kapak oluyor gibi şeyler. Baya demode bir iş yani. Aramızda fotoğraf bastıran kaldı mı lan? Hipster mısınız olm bu saatten sonra kim gidecek Sirkeci'ye di mi? Tabii öyle de, yine de bir kaç agrandizör görmek iyi geliyor filmde, bana iyi geldi en azından.
Sonra öğreniyoruz ki çalıştığı dergiyi kapatıyorlar, onlayn olacakmış dergi. Valla ben hiç üzülmedim. Şimdi adını vermiyim ama o aman ne önemli dergi de o kadar önemli değil. Ki film bir yerde bu derginin, dergiciliğin de çok güzel reklamını yapıyor. Neyse, meğersem işte mükemmel bir fotoğrafçı varmış, bizim adamla çok iyi anlaşıyorlarmış da, aman yesinler. İşte bu artiz fotocu son çektiği negatifleri yolluyor, diyor ki bir tanesi aman çok önemli, bunu son kapak yapın.
Walter'da filmin geri kalanı boyunca bu negatifi arıyor.
O arada hoşlandığı kadınla bir münasebete girişmeye çalışıyor.
Sonra bu uğurda, hem kız hem negatif; dünyayı geziyor.
Negatifi buluyor, şükür.
Ve her şey tatlıya bağlanıyor.
Daha çok anlatmak istemiyorum gidin filmi izleyin, ama Ben Stiller güya İzlanda'ya ve Afganistan'a gidiyor. Afganistan'da geçen sahneler yukarıdaki fotoğrafda yer alan iki amca yüzünden çok komik. Afganistan'da çok aşırı artiz fotoğrafçı ile, Sean Penn ile oturup bir muhabbet ediyor.
İşte o sahnede aklıma bir Pazar sabahı Suadiye dolmuş durağında sabahın köründe dolmuş beklerken önümden geçmeye başlayan Harley Davidson'cı amcalar teyzeler geldi. Fotoğraflarını çekmek yerine o anı yaşamayı tercih etmiştim. Böyle çok an yaşamadım, o yüzden baya duygulandığım bir sahne oldu. Sizi ne kadar etkiler bilemem. Fotoğrafçı olmanız lazım aslında, öyle diyim.
Şimdi karakterin adını daha çok kullanmak istemiyorum çünkü Ben Stiller çektiği filmde oynamayı da başardığı için kendisini her ne kadar tebrik etsek de, ne yazık ki kanımca karakterin önüne geçiyor.Yani yapabileceği en iyi oyunculuğu yapıyor yine de ama kendisini her gördüğümüzde onun Ben Stiller olduğu aklımızdan çıkmıyor. Ne yaparsa yapsın kulağına kendi menisi yapışmış komik bir adam o. Yine de iyi iş çıkartıyor. Walter gerçek olsa böyle biri olurdu dediğiniz sahneler de var. Ahanda Ben Stiller oynuyor kesin komedi aman çok gülecez diye sinemaya gidecek kitleyi de mutlu ediyor, karakter sinemasına tutkun izleyicileri de memnun edeceğini düşünüyorum yine de. Baya baya kahkaha attı seyirci benim izlediğim salonda, salondan çıt çıkmadığı sahneler de oldu.
Görüntü yönetimini genelde başarılı bulduğumu söyleyebilirim. İzlanda'da dağda bayırda geçen sekanslar özellikle çok özene bezene yapılmış. Gündüz düşü sahneleri çok iyi değil yalnız, çok daha iyi olabilirmiş ama olsun. Zaten görevlerini yerine getirip bitiyorlar bir süre sonra.
Kast baya iyi. Walter'ın annesi, kardeşi, hoşlandığı bayan, işte kötü yeni patron falan iyi seçilmişler.
Müzikler konusunda da yine kendi adıma tatmin olduğumu, geçmişten günümüze bir çok güzel şarkının filmde yer aldığını belirteyim.
Bence bu yazıyı buraya kadar okuduysanız daha vakit kaybetmeden gidin izleyin. Böyle güzel rahat filmler vizyonda ne kadar kalır bilinmez sonuçta.
Neden izlenmeli? Afganistan sahneleri için.
Evde izlenir mi? İzlenir de, çok da iyi olur da siz yine de sinemaya gidin lan. Sonra vizyonda neden 798 tane anlamsız türk filmi var diye delirmeyin.
Bu filme ilgi duyanlar için benzer filmler; Stranger Than Fiction, Zoolander
Naçizane puanım: 5.5/10
No comments:
Post a Comment