Friday, May 23, 2014

X-Men: Geçmiş Günler Gelecek ( X-Men: Days of Future Past)







Çılgın infografik:






Sağda, bugüne kadar X-Men'in zaman yolculuğu içeren maceralarından bazılarında karakterlerin başlarına gelenler ve kısa hikaye açıklamaları bulunuyor.

İlgilenenler, alakalı makaleyi yazının sonunda yeralan linkten okuyabilir.







(Son zamanlarda, artık işim gereği olarak web sitelerinde içeriğin önemine dair tonlarca şey okuyup öğreniyorum. Bu yazı, bu öğrenimlerin boş verilmesiyle, SEO'nun ve kullanıcı deneyiminin Kasımpaşa'dan aşağı inişiyle yazılıyor. Ama spoiler içermiyor. Gönül rahatlığıyla bayarak okuyabilirsiniz.)








İlk X-Men'e gittiğim günü hatırlıyorum, sene 00 ve daha lise 2'deydim. En yakın arkadaşımın babasının sinemasında izlemiştik bir kaç arkadaş. Kapalı gişe oynamıştı film ve bahsi geçen sinemanın da kapanmasını ertelemişti bir süre diye hatırlıyorum. Bryan Singer'ın ilk çizgiroman uyarlaması olan X-Men, eli yüzü düzgün bir filmdi. Tabii o zamanlar ağzımdan salyalar akıtmıştı, gavurlar buna "nerdgasm" falan diyorlarmış. Daha o zamanlar ne ingilizce var ne de "nerd" olduğumdan haberdarım.

Sonra X2 geldi. Yine Bryan Singer çekmişti ve kanımca yapılmış en iyi çizgiroman uyarlamasıdır.  Ardından gelen X-Men: The Last Stand ise serinin son filmiydi. Ve fakat o kadar kötü bir filmdi ki, zaten isteseler de o yapının üstüne gidemezlerdi.

Ve X:Men'in sinema macerası, Örümcek Adam, Batman, Superman'ın gittiği yoldan gitmeye başladı. 2010 yılında, "franchise"'ın reboot edileceğinin haberlerini aldık. Sonra da 3 Haziran 2011'de X-Men: First Class gösterime girdi. Bu sefer yönetmen Bryan Singer değildi, ama olsundu, film beklentileri fazlasıyla karşılamıştı. Hem gişe başarısı olarak hem de hayranlar ve izleyiciler açısından başarılı bir yapımdı.

First Class'ın sonunda, ikinci filmin yapılacağına dair ipuçları bize veriliyordu aslında. Bu yüzden beklemeye başladık biz de. Ve aradan tam 3 sene sonra, eminim oralarda bir güç ve ona teşekkür ediyorum, son X-Men yapımı, Days of the Future Past bugün gösterime girdi.

Önceden belirteyim, bu hayatımda izlediğim en iyi X-Men uyarlaması. Benim gibi, 90'ların ortalarında X-Men'in Show Tv'de ve Cine 5'de gösterilmiş çizgifilmini izlemiş olanlarınız, Arkabahçe Yayıncılık ilk defa renkli ve orijinal boyutunda çizgiroman çıkartmaya başladığında alıp okuyanlarınız, Gerekli Şeyler ilk açıldığından bu yana bir şekilde gidip dergi, kitap karıştırıp, Dreamers'dan figürler alanınız varsa, ya da bunlardan biri ya da birkaçıyla alakalı biriyseniz, bu filmi kaçırmayın. Yani gidin sinemada izleyin. IMAX gösterimi yok ne yazık ki, olsun gidin kaliteli bir salon bulun ve orada izleyin. Historia Cinemaximum da kötü bir tercih değil, en büyük salonda oynuyor. Aklınızda bulunsun.

X-Men'e ilgi duyan, biraz takip eden herkes, serinin zaman yolculuğuna ne kadar kafayı takmış olduğunu iyi bilir. Yukarıda bahsi geçen çizgifilmde, Bishop'ın ilk defa gelecekten geldiği bölüm ve o hikayenin adı da Days of the Future Past bu arada. Yani daha ilk başlangıçdan göndermemiz var. Neyse, devam edelim. Filmimiz gelecekte ve geçmişte ilerliyor. Geçmiş Günler Gelecek diye çevrilmiş olması da biraz mantıklı aslında. Gelecekten, geçmişte yaşanmış ve her şeyi etkilemiş tek bir olayı tersine çevirmek için, zaman yolculuğundan sağ çıkabilecek tek karakter olan Wolverine, geçmişe dönüyor ve olaylar gelişiyor. Diyorum ve gerisini anlatmıyorum.

Bryan Singer, tekrar yönetmenlik koltuğuna oturuyor bu filmle, bunun da sinemaseverleri heyecanlandırmış bir gelişme olduğunu belirteyim. Yıllardır bu anı bekliyorduk. Açıkçası ben o kadar da kendi imzasını taşıyan bir plan, olay örgüsü, karakter içselleştirmesine pek rastlayamadım. Film, First Class'ın kaldığı yerden devam etmese de, aynı oyuncuların da devamıyla sanırım ortak bir havada ilerliyor. Bu filmin özelliği, bugüne kadar çekilmiş bütün X:Men filmlerinden karakter ve oyuncuları barındırması. İpini koparanın sahnede endam eylediği bir yapım bu. Neyse ki bu filmi karman çorman ve dağınık bir hale getirmemiş.

En etkileyici sayılabilecek sahnelerden biri; Quicksilver adlı X-Men karakterine ait. Filmin ortalarında vuku bulan Magneto'nun hapishaneden kaçışı sekansı, bu tarz yapımlar içinde bence şimdiden özel bir yere sahip. Bunda da kullanılan özel efektlerden çok, sahnenin mizahi yapısı etkili oluyor diyebilirim.

Hugh Jackman, bildiğiniz Hugh Jackman işte. Wolverine bu filmde o kadar öne çıkmıyor, iyi de yapıyor aslında. Karakterlerin rol ve öncelik dağılımı çok iyi ayarlanmış. Özellikle Jennifer Lawrance'ın canlandırdığı Mystique ve Michael Fassbender'ın Magneto'su çok başarılı. Wanted'dan tanıyıp sevdiğimiz James McAvoy'da Prof X rolünde hasbelkader iyi bir oyunculuk sergiliyor. Peter Dinklage'ın o kadar bir numarası yok, kötü adam olduğuna da inandıramıyor pek, neyse diyoruz.

Eksiklerine gelirsek, her zaman yolculuğu filminde olduğu gibi bunda da senaryoda kopukluklar ve mantık hataları mevcut, ama filmin temposu o kadar yüksek ki, olaylar birbiri ardına o kadar adım adım ilerliyor ve salondaki gerilim git gide sinsice artıyor ki, bunları düşünüp kafanızı yormaya haliniz kalmıyor. Wolverine her şeye tanıklık ediyor işte, tanıklık etmekten başka pek bir şey yapmıyor. Ama tatmin edici sahneleri de var, Hugh amcamızın yaşlanmış olduğu çok belli. Ama kimse yeni bir Wolverine istemez herhalde. Hayatımda O'nun kadar boş ve şaşkın bakabilen başka bir oyuncu da görmedim zaten, böyle devam.

1970'lerin Amerika'sı çok güzel aktarılmış, kostüm tasarımları, saçlar gözlükler ceketler falan harika. Nixon var bir kere yahu, başarılı olduğuna inandığım bir canlandırmayla hem de. Gülümsemeden edemeyeceksiniz görünce.

Daha önce çekilmiş X-Men filmlerine bolca gönderme mevcut. Bu bağlamda seriyle de beraber ve ilerletici bir yapısı var. Hikayeyi sona erdirme niyetleri olmadığı için sıkıcı uzun vedalaşma planları, konuyu kapatalım derken üstünden özensizce geçilen noktalar yok. Aceleye getirilmiş, ondan da şundan da koyalım herkes coşsun diye yapmamış oldukları çok belli.

Sentinel'leri görmek isteyenleriniz illaki vardır. İlk olarak sanırım Last Stand'de karşımıza çıkmışlardı. Bu filmdeki hali vakitleri, görünüşleri gerçekten çok güzel.

Final de gözden yaş getirecek kadar dokunaklı, en azından benim için öyle oldu. 31'ine merdiven dayamış bir "manchild" olarak, tanıklık etmiş olduğum bu görsel şölen umarım sizi de duygulandıracak ve geçmişle hoş bir bağ kurmanıza yarayacaktır.

Sonuçta bu belki de tarihin en karmaşık çizgiroman serisinin beyazperde uyarlaması. Bu yüzden çocuksu olurken karmaşık, yaklaşık 15 yıllık bir sinema serüveninin son halkası olduğu için o kadar da yeni ve modern değil, ama bana kalırsa içerdiği o ruh, her şeye bedel. Evet, son Örümcek Adam uyarlamasında olmayan o ruh, bu arkadaşta var işte. Ama sakın ciddi, oturaklı, hayatınızı değiştirecek bir film beklentisiyle de gitmeyin.

Bakarsınız bir gün Disney hem Sony'i hem de Fox'u alır da, o zaman hepsini beraber izleyebiliriz, ne dersiniz?

Bence bu gelecek, beklenmeye değer.

Ha bu arada, hayatındaki geçerli ve süregelen durumdan ötürü geçmişe gitmeyi, geçmişteki kendisiyle yüzleşmeyi, geçmişte yapılmış en bir kritik hatayı arayıp bulup onu değiştirmek isteyen izleyici, sana diyorum. Kendime de diyorum;

Gerek yok,dokanmayın.

Naçizane puanım; x, X-Men sevginiz içinizdeki çocukla bağınızla orantılı bir sayı ise; X/10
Neden izlenmeli; Hughabs, Quicksilver'la aksiyon, J-law(tombiş Mystique)
Kimler izlesin; Çizgiroman severler
Evde izlenir mi?: Bluray'i çıktığında haber verin.

http://www.avclub.com/article/brief-history-alternate-histories-x-men-204776

No comments:

Post a Comment